30 Haziran 2009 Salı

SEDEF ÇİÇEĞİ


Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu. Hakim tok sesiyle, yaşlı kadına:
"Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?"
Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı.
"Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda... Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu. Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından? Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı... Kadın neler diyecekti ? Herkes, onu dinliyordu. Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti:
"Bizim bir sedef çiçeği vardı çok sevdiğim... O bilmez... 50 yıl önceydi ... O çiçeği bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece güneş açmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye... İyi gelirmiş derlerdi. 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kerede bu çiçeği ben sulayayım demedi. Taa ki geçen geceye kadar...O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım... Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı, umudumu, her şeyimi verdim. Ondan hiç birşey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."
Hakim yaşlı adama dönerek;
-"Diyeceğin bir şey var mi, baba?" dedi.
Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hakime yöneldi. Tane tane konuştu :
-"Askerliğimi Reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime'mi de orada tanıdım. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. İlk evlendiğimiz günlerin birinde, boyun ağrısı nedeniyle, onu hekime götürdüm. Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa; boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi. Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin dedi. Hekimi pek dinlemedi bizim hatun... Lafım geçmedi... O günlerde, tesadüf, bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Ben ona: "Gece çiçek sularsan geçer dedim. Adak dilettim... Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki..."
dedi adam. O yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle...
"Her gece, o yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef, gece sulanmayı sevmez, hakim bey... Geçen gece de... Yaşlılık... Ben de uyanamadım. Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine azabilirdi. Suçlandım... Sesimi çıkartamadım..."
O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonundaki herkes ağlıyordu...
Sevgide cömert ama sevdiklerimizi kırmada oldukça cimri olalım...

27 Haziran 2009 Cumartesi

Can Dündar'dan

Yani "Bugun telefon etmedi" demeden, "Su an nerede acaba?" diye kendi kendinizi yemeden, "Yas gunumu hatirlayacak mi acaba?" diye bir beklenti icine girmeden... Sevdiniz mi hic? Onun, size ait olmadigini kabul edip,onu ozgur yasami ile sevmeyi denediniz mi? Yanindaki erkek arkadasina aldirmamayi ogrenip ama aldirmiyormus gibi yapmadan, gercekten aldirmadan, "Bitecekse biter , bunu ben degistiremem, beni sevmeyi birakmasini degistiremeyecegim gibi" diye dusunup. Onu yersiz kiskancliklara bogmaktan ve kendinizi yipratmaktan vazgecebildiniz mi hic? Hic beklemeden calan bir kapida, onu karsiniz da gormek ne guzeldir bilir misiniz?

Beklemediginiz bir anda hediye almak en sevdiginizden... Ve beklemeden gelen bir "seni seviyorum" mesajinin tadina varabildiniz mi hic? Siz istediginiz icin degil, o istiyor diye yapildi mi tum bunlar? Ve beklentisiz sevmenin tadina bakabildiniz mi hic? "Bugun beni hatirlamadi" yerine "Hic beklemiyordum, senin gelecegini" diyebilmek ne guzeldir oysa... Onu bogmadan, kendinizi bogmadan sevebilmek ne guzeldir...

Sahiplenme duygusundan uzak, sevmenin, sevilmenin tadina varabildiniz mi hic? Yapilmamis davranislar, soylenmemis sevgi sozcukleri ile kendi kendinizi ask cikmazinda kaybedeceginize, Hic beklenmeyen bir demet cicekle mutlu oldunuz mu? Beklentisiz sevin... Ben, beklentisiz seviyorum... "Niye aranmadim" diye dusunup kendini kendinizi yiyeceginize, hic beklenmedik bir "Seni ozledim" mesaji ile aski yakalayin..

Beklentisiz sevin... Ben, beklentisiz seviyorum... O, sizin sevgiliniz oldugu icin degil. Ona tapulu maliniz gibi, cantaniz, arabaniz gibi davranma hakkiniz oldugunu dusunmeden. Onu sevdiginiz, onun da sizi sevdigi icin sevin... Sevgiye karisan "beklenti" denen illeti hemen silin askin ak sayfalarindan... Goreceksiniz ki, o zaman ask, baska bir guzel... Goreceksiniz ki, o zaman sevgili, daha bir romantik...

Goreceksiniz ki, o zaman sevmek ve sevilmenin damaklarda biraktigi tat, yillanmis sarap gibi, beklenti zehrine karismadan bir baska donduruyor insanin basini... Ben, beklentisiz seviyorum... Onun nerede oldugunu merak etmiyorum... "Beni bugun neden aramadi" diye gecirmiyorum icimden, aramadigi zamanlarda... Gelecege dair hayallerim de yok zaten... Ben, sevgiyi yasiyorum... Onun yanimda oldugu anlar o kadar degerli, o kadar kiymetli ki...
Gerceklesmemis ve gerceklesmeyecek beklentilerle mahvetmiyoruz o anlari... Beklentisiz seviyoruz... Sevdigimiz icin seviyoruz...


Hayalsiz, geleceksiz, beklentisiz... Anlik seviyoruz...


Deneyin... Beklentisiz, sevmeyi deneyin bir gun... Beklentilerle bogdugunuz asklariniza aciyacaksiniz...


CAN DUNDAR

BAĞLANMAYACAKSIN - Can Yücel

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...

CAN YÜCEL