26 Temmuz 2011 Salı

Mine Kırıkkanat'tan kısa bir yarışma :))


Mine G. Kırıkkanat’ın sanırım 2003de okuduğum yazılarından bir alıntı:

BİRİNCİ SORU:
Altı çocuklu bir kadın tanıyorsunuz. Altı çocuktan üçü sağır, ikisi kör ve biri geri zekâlı. Üstelik kadın, frengi hastası. Yedinci çocuğuna hamile kalan bu kadına, kürtaj yaptırmayı önerir misiniz? Yanıtınızı içinizden verip, aklınızda tutun.

SORU: Dünyaya yeni bir başkan seçmek gerekiyor ve sizin tek bir oyunuz, sonucu etkileyebilir. Aşağıda bellibaşlı özellikleri belirtilen üç adaydan hangisini iç rahatlığıyla seçersiniz?
Aday A, şaibeli politikacılarla sıkı fıkı. Falına baktırmadan iş yapmıyor. İki metresi var. Fabrika bacası gibi aralıksız sigara tüttürüyor ve günde sekiz ila on bardak martini içiyor.
Aday B, iki kez iktidardan düşürülmüş. Öğle saatlerine kadar uyuyor. Gençlik yıllarında afyon çektiği biliniyor ve her gece yarım şişe viski deviriyor.
Aday C, kahramanlık madalyası olan bir savaş gazisi. Vejetaryen. 40 yılda bir şişe bira içiyor ve hep tek kadının erkeği olmuş, resmi sevgilisi dışında başka macerası bilinmiyor.

YANITLAR:
Dünya başkanı seçimi babında...
Eğer Aday A'ya oy verdinizse, Franklin D. Roosevelt'i seçtiniz.
Eğer Aday B'ye oy verdinizse, Winston Churchill'i iktidara getirdiniz.
Eğer Aday C'ye oy verdinizse.... Adolf Hitler'i yeğlediniz demektir.
Kıssadan hisse: Çok sağlıklı ve düzenli yaşam süren insanlara pek güvenmeyiniz!
Bu arada, 'birinci soru'daki kürtaj seçeneğine 'evet' yanıtını verdiyseniz, Ludwig Van Beethoven'i doğmadan öldürmüş bulunuyorsunuz!


16 Temmuz 2011 Cumartesi

Şehitler

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
             mezardan çıkmanın vaktidir! 
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
             Sakarya'da, 
İnönü'nde, Afyon'dakiler
             Dumlupınar'dakiler de elbet
             ve de Aydın'da, Antep'te vurulup dü
şenler,
siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
             yatarsınız al kanlar içinde. 
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
             siz toprak altında derin uykudayken
                       dü
şmanı çağırdılar,
                                   satıldık, uyanın!
Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
             kalkıp uyandırın bizi!
                             uyandırın bizi! 
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
             mezardan çıkmanın vaktidir!


                                                            1959 

Nazım Hikmet Ran



10 Temmuz 2011 Pazar

AHHH KADINLAR - Pakize Suda

Bütün kadınlar birbirlerini rakip olarak görürler. Birbirlerini kıskanmaları için ayni meslekten olmaları ya da menfaatlerinin çatışması falan şart değildir. Ortalıkta kendilerinden başka kadınların da dolaşıyor olması, kıskanmaları için yeterli bir sebeptir. Yolu kadınların görev yaptığı bir yere, örneğin bir banka şubesine düsen bir kadın, gördüğü muameleden bunu şıp diye anlayabilir.

Bütün kadınların mutlaka koşulacak şartları vardır. 'seninle evlenirim ama...', 'dediğini yaparım ama...'
Nedense bütün aşk şiirleri, en duygulu şarkı sözleri hep erkekler tarafından yazılmıştır, çok duygulu oldukları söylenen kadınların bu sırada ne yaptıkları merak konusudur. Bence kadınlar o sırada
diğer kadınları incelemekle meşguldürler. 'ne giymiş, ne takmış, benden güzel mi? Vs'

Erkekler (eğer ruh hastası değillerse) eşlerini çok yakın arkadaşlarından, akrabalarından, yani olur olmaz herkesten kıskanmazlar. Oysa kadınlar, hiç ayırım yapmaksızın, ömür boyunca, istisnasız
her dişiden kıskanırlar kocalarını.  

30 yaş büyük bir kadınla, sırf parası için evlenen pek az erkek vardır. Buna karşılık etraf, babası, hatta dedesi yaşında, ama mutlaka zengin erkeklere aşık olan (!) kadınlarla doludur.

Hiç bir kadın çalıştığı yerde üstünün kadın olmasını istemez. Vallahi bunu ben söylemiyorum, anketler öyle diyor.

Erkekler kadınlardan ilgi, şefkat, sevgi dışında pek bir şey beklemezler. Kadınlara bunlar asla yetmez, ilâve olarak iki bilezik, bir yüzük gerekir çoğu zaman.

Gelin-kaynana çekişmesinin fıkralara geçtiği ülkemizde hiç damat-kayınpeder çekişmesine tanık oldunuz mu? 'Elti gemisi yürümez' diye bir söz vardır da neden bacanaklar için söylenmiş benzer bir lâf yoktur?

Evli kadınla ilişkiye giren çok az erkek vardır. Buna karşılık evli erkekle hiç düşünmeden ilişkiye giren kadın sayısı, benim bildiğim, gördüğüm, duyduğum kadarıyla bir hayli kabarıktır.

Erkekler bir araya geldiklerinde işten, politikadan, futboldan bahsederler genellikle. Kadınlar bir araya geldiğinde ise vay o anda orada olmayan diğer kadınların hâline!

Eşlerinden, 'yorgunum', 'başım ağrıyor' bahanesiyle mümkün olduğunca kaçan kadınlar, ortaya ikinci bir kadın çıktığı zaman âniden kocalarını çok sevdiklerini (!) fark ederler.

Kocası tarafından aldatılan kadınlar genellikle boşanmak yerine, bir çocuk daha yapmayı tercih ederler. Tersi durumda ise erkekler kadınlar kadar akıllı olmadıkları için bunu gurur meselesi yapar ve kadını hemen boşamaya kalkarlar.

Kadınlar evde akşama kadar istedikleri gibi yaşarlar. Ne karışanları ne de görüşenleri vardır. Erkeklerin ise akşamdan akşama geldikleri evlerinde pek de özgür oldukları söylenemez.
Kendilerine durmadan oraya oturmaması, sigarasının külüne dikkat etmesi, ayakkabısını çıkarması hatırlatılır.

Kadınlar akşama kadar kocalarının bilgisi dışında istedikleri arkadaşlarını misafir ederler. Oysa hiç bir erkek karısından izin almadan eve bir erkek arkadaşını getiremez. Hatta izin alarak bile.

Kadınlar her istediklerinde eşlerinden izin almadan annelerini ziyaret edebilirler. Erkekler ne haberli, ne habersiz, yanlarında eşleri olmadan asla annelerine uğrayamazlar.

Kadınlar bütün ilişkilerinde hesap kitap içindedirler. Asla şeffaf değildirler. Hoşlanırlar, hoşlanmaz gibi davranırlar, isterler, istemez gibi yaparlar. Eşleriyle sorunlarını çözmede bedenlerini silâh olarak kullananlar bile vardır. Vücutlarını göstermeye bayılırlar. Açık, dar,şeffaf, kısa giyerler. Sonra da 'neden bakıyorsunuz? diye sinirlenirler. Aslında amaçları baktırmaktır, ama bunu asla kabul etmezler, özgürlükten, rahatlıktan, medeniyetten falan söz ederler.

Nereden biliyorsun, derseniz ben de kadınım oradan biliyorum.

NOT:  İstisnalar kaideyi bozmaz. (Bence de bunu okuyan bütün kadınlar kendini istisna olarak kabul edecektir.)

Pakize SUDA

5 Temmuz 2011 Salı

Bir fil hikayesi....

Adam yeteneklerini kullanmayı öğrendiğinde neler olabileceğinden korkuyordu. Birden aklına çocukken sirke gidip de filleri ilk gördüğü gün geldi. Üç tane fil vardı ve altı tonluk canlıların kaçmaması için ayaklarına ince birer halat bağlamışlardı sadece. N.'nın aklı karışmıştı. Babasına neden hayvanların ipleri koparmadıklarını  sorduğunu hatırlıyordu.
"Bu koşullanmaları ile ilgili bir şey'" diye açıkladı babası. "Filler daha bebekken kalın demir zincirlere bağlanırlar. O ilk aylar boyunca da ne kadar çabalarsa çabalasınlar, bu zincirleri kıramadıklarını görürler."
"Ama ipler zincirlerden daha ince" dedi N.   "Filler ipleri koparabilir."   "Evet. Ama eğiticiler filler zincirleri kıramayacaklarını öğrenene kadar ip kullanmazlar. Bak N., aslında o filleri orada tutan ipler değil, kendi akıllarındaki koşullanma. İşte bu yüzden bilgi önemlidir. Eğer bir şeyi yapabileceğini düşünürsen, aslında bu mümkün olmasa bile yapabildiğini görürsün. Eğer yapamayacağını düşünürsen, o zaman çoğunlukla da yapmazsın , çünkü denemezsin bile yapmayı.''