31 Ekim 2011 Pazartesi

80-90'lı yıllarda çocuk olmak...


- Süper Baba'nın müziğini flütle çalmışsanız
- SHOW TV'nin müziğini hala hatırlıyorsanız dup dibu dip dip dibi dip dum... Tabii ki bir de :İyi TV eyc bi bi, eyc bi bi iyi TV
- “Önce hüplet sonra gümlet” hayat felsefeniz olmuşsa
- Bizimkiler dizisi ertesi gün okul olduğunu bi süreliğine unutturduysa
- Parliament pazar gecesi sinemaları müziğini duyduğunuzda içinizde hala garip duygular uyaniyorsa (yarın okul var hüznü, ailenin seni yatırıyor olmasına duyduğun kızgınlık, o güzel mavinin romantizmi...)
- Polis Akademisindeki her sesi çıkaran adama hayranlık duyuyorsanız
- Elm Sokağında kabus yüzünden hala yatağın altına bakmaktan korkuyorsanız
- Chucky yüzünden en sevdiğiniz oyuncağınızı bile göz önünden kaldırmışsanız
- Okulda cola kutusunu ezip maç yaptıysanız (kızlar yan yatırıp üstüne tam ortasına ayağı yerleştirip üstüne basıp yürürlerdi, topuklu ayakkabı gibi olurdu)
- Apartmanın altındaki zil veya taksi diafonuna basmak muthis heyecanli bir yaramazliksa
- Tutti frutti cok ayip ve olaganustu merak uyandirici bir sovsa
- Bakkala gonderilmenin en guzel yani kucuk sarellenin dibini minik plastik kasigiyla kazimak veya leblebi tozu yiyip konusmaya calismaksa
- Atarideki ordek vurmaca oyununda silahin nasil calistigina hala kafa yoruyorsaniz
- Bayramda harcliklarla aldiginiz ilk sey cokamel se (kagidini tirnakla yirtmadan dumduz yapmak da sabir ister dogrusu)
- Kasete kayit yapilabilmesi icin alt tarafinda bulunan karelerin bantla kapatilmasi gerektigini ogrenmenin onemini biliyorsaniz
- Anne saat kac, simiiit, birdir bir, cay kahve gazoz, aksam ebesi, dansa davet, catlak patlak, yakan top gibi kalabalik oynanan sokak oyunlarindan sonra anneniz sizi balkondan yemege cagirmissa
- "bandira bandira ye beni" sarkisini hizli soylemeye calistiginiz gunler varsa
- Ronesans sanatcilarini ilk kez Ninja Kaplubagalarin ismi olarak tanidiysaniz
- Tele On diye bir kanali hatirliyorsaniz
- Haftasonlari cizgi film izlemek icin errken kalkmanin ne demek oldugunu biliyorsaniz
- Begenseniz de begenmeseniz de tum cizifilmleri art arda izliyorduysaniz
- Bilyali yapip arkadasin yardimiyla sokaklarda hars hars kaydiysan (turk cocuklarinin icadi ilkel kaykay)
- Gazoz kapagindan ateri jetonu yapma hunerine sahipsen
- Mahalle arasindaki insasatlarin onundeki kumlardan topladigin istiridye kabuklariyla kirmaca oynadiyasaniz
- Gece yarilarina kadar sokaklarda hayelet avladiysan ve agzinla hayalet avcilarnin muzigini yapmaya calsimissan::
- Istop diye bagirdigimizda renk yakalamaya calisirken onun aslinda stop oldugunu uzun zaman once cozmusseniz (bunu tekrar okuyunca bunun bir apple icadi oldugunu dusundum bir an )
- Capri Sun in reklami ve melodisini hatirliyorsaniz.
- Fame City cennetle esdegerse
- Olacak O kadar, Yasemin'in penceresi, Hadi Anlat Bakalim, Adam Olacak Cocuk, Saklambac.. gibi programlari hatirliyorsaniz.
- Lambada'nin muzigi kulaginizda calabiliyorsa
- "Nereye cufcufluyoruz"un kimin dedigini biliyorsaniz.
- Sega atari gordugunde dibin dustuyse
- Genclik hayaliniz Beverly Hills teki havuzlu arabalarsa.
- Uhuyla oynamanin zevkini biliyorsaniz
- Kolali jelibonun once kapagini yediyseniz
- Annenizin posetler dolusu taso,misket, sporcu kagitlari, gazoz kapaklarini attigini ogrenince agladiysaniz
- Sokak aralarina arabalara ragmen taslari ust uste koyup kaleler yapip mac yaptiysaniz
- Dokuz aylik, orta kafa gol v.b oyunlari oynadiysaniz
- Arabanin altina kacan topu almak icin yerlerde surunduyseniz ve nedense o topu almak bir kahramanlikti
- Yerden yuksek, yakalanbac veya kovalanbac gibi oyunlari oynadiysaniz
mahallenin cesmesine giderken en son gelen curuk elma v.b tabirlerde bulunduysaniz
- Eğer topunuzu mac yaptiginiz yerdeki esnaf veya o mahallede bulunan yasli bir amcaya kaptirdiysaniz
- Top patladiginda ortadan karpuz gibi yarip 2 arkadas kafaniza sapka gibi taktiysaniz
- Sapanla komsu camini kirdiysaniz
- Tolga abiyi hugo'yu hatirliyorsaniz

eger bunlari hatirliyorsaniz sizlerde 80-90li donemlerin cocuklarisiniz...
aklımıza gelmeyenleri alabilirim... devamını yazarız....


30 Ekim 2011 Pazar

İNSAN YETİŞTİRMEK !!!


Rus-Japon savaşının meşhur komutanlarından Amiral Togo, kanlı savaş sonrası ülkesine döndüğünde, bir kahramana yakışır şekilde karşılanmış. Tüm ülke yönetiminin katıldığı karşılama sonrasında, Amiral Togo’nun şerefine verilen yemek programının ardından Başbakan ayağa kalkmış ve “Sayın Amiralim! Sizin bu ülke icin yapmış olduğunuz kahramanlıkları, savaş meydanlarındaki emeğinizi bu topraklarda yaşayan hiç kimse unutmayacak. Millet olarak size çok şey borçluyuz. Kanlı savaş meydanlarında göstermiş olduğunuz fedakârlıkların karşılığını size ödememiz mümkün değil. Şu andan itibaren isterseniz emekli olup aileniz ve sevdiklerinizle birlikte, kalan zamanınızı değerlendirin. İsterseniz kaymakamlık, valilik, milletvekilliği, bakanlık veya herhangi bir mevkide talip olacağınız her kapıyı size açmaya hazırız'' demiş.

Başbakan konuşmasını bitirince herkes Amiral Togo’ya yönelmiş. Oturduğu yerden ayağa kalkan Amiral, tüm misafirleri süzdükten sonra ağır ağır konuşmaya baslamış.
“Sayın Başbakanım, sevgili konuklar! Tarafıma göstermiş olduğunuz ilgi için hepinize teşekkür ediyorum. Evet, çok yoğun ve yorucu savaş meydanlarında askerlerimle beraber büyük zaferler elde etmiş olmanın mutluluğunu ben de yaşıyorum. Bana layık gördüğünüz tüm makam ve mevkiler icin hepinize teşekkür ediyorum. Ancak ben bu makamların hiç birisine talip olmayacağım. O kanlı savaş meydanlarında fark ettiğim bir gerçek var. Hiçbir savaş ‘İnsan yetiştirme’ savaşından daha önemli değil. Meydanlardaki savaşları kazanmak isteyen milletler önce ‘İnsan yetiştirme savaşını’ kazanmak zorundalar. İnsan yetiştirme savaşının komutanları öğretmenlerdir’.
 
Bana bir ödül vermek istiyorsanız, beni ülkemin herhangi bir köşesinde, herhangi bir okuluna öğretmen olarak görevlendirin. Ömrümün kalan yıllarını o şekilde geçirmek, benim sizden tek isteğim olacak."

Beyin


Aklınızı başınıza getiren öneriler  26.7.2007

Mümin Sekman’ın hazırladığı “Bu hafta beynine iyi bak!” adlı “Beyin Kullanma Kılavuzu” kitapçığından birkaç alıntı:
* Beyin, açık havada ve ayaktayken daha iyi çalışır. Önemli kararlarınızı alırken dışarıda ‘volta’ atmayı deneyebilirsiniz.
* Beyin, örneklerle akıl yürütür. Kararsız kaldığınızda “Atatürk benim yerimde olsaydı ne yapardı?” diye düşünün.
* Yabancı bir dil öğrenme ve ezber, beyni güçlendirir. Her gün birkaç yeni kelime öğrenin, sözlük okuyun, alışveriş listesi ve telefon numaralarını ezberleyin.
* Zihinsel jimnastik yapın. Bunun için başta sudoku olmak üzere bulmaca ve satranç gibi oyunları kullanabilirsiniz.
* Zihinsel rutinlerinizi kırın. Bazen telefonu sol elinizde tutun, çantanızı diğer elinizde taşıyın, evinize başka bir yoldan gidin.
* Zihinsel zevklerinizi zenginleştirmek için her gün mutlaka iyi bir özdeyiş kitabından, birkaç cümle okuyun.
* Güzel bir resme bakın. Estetik algınız, gördüğünüz estetik şeylerle gelişir. Beyninizi ‘güzel’ şeylerle besleyin. Sevdiğiniz bir müziği gözleri kapalı dinleyin.
* İyi bir uyku, kaliteli bir beynin temelidir. 24 saati geçen uykusuzluk sarhoşluğa benzer bir şekilde beyin fonksiyonları nı etkilemektedir.
* Bol ve temiz oksijen beyin için çok önemlidir. Odanızın penceresini açıp kendinize bol bol ‘birinci el’ oksijen ısmarlayın.
* Farklı düşünme tarzları beyni geliştirir. Çocuklar ve hayvanlarla daha fazla vakit geçirin.
* Kullanılmayan organ körelir. Sürekli TV seyrederek beyninizi düşük viteste çalıştırmayın. Beyninizin sınırlarını zorlamayan etkinlikler, beyninizi geliştirmez.
* Beyin diyeti yapın. Beynimiz “garbage in garbage out” ilkesine göre çalışır. Yani beyninize çöp girerse, beyninizden çöp çıkar. Beyninizi neyle beslediğinize, midenizi neyle beslediğiniz kadar dikkat edin.
* Hayatınızın en büyük kararlarını alırken ‘kafadan’ değil, kâğıt üzerine ne yapacağınızı yazarak hesaplayın.

17 Ekim 2011 Pazartesi

Her insan ölecek yaşta....


Şems-i Tebrizi den:

''Bir şey yap,
Güzel olsun.
Çok mu zor?
O vakit güzel bir şey söyle.
Dilin mi dönmüyor?
Güzel bir şey gör
Veya güzel bir şey yaz.
Beceremez misin?
Öyleyse güzel bir şeye başla.
Ama hep güzel şeyler olsun.
"Çünkü her insan ölecek yaşta.."

10 Ekim 2011 Pazartesi

AĞUSTOS BÖCEĞİ HİKAYESİ


Şu hikayeye bir de SUNAY AKIN gibi bakalım...

Bir ağustos böceği doğmadan önce toprağın altındaki bir lavrada ortalama
olarak 12 yıl bekler.        
 
Evet, tam 12 yıl. 12 yıllık hapislikten sonra dünyaya gelen garibanın ömrü
adında yazılıdır: Ağustos.

Yani topu topu bir ay... Şarkı söyleyen yalnızca erkek ağustos böceğidir.                    
Çünkü dişi, en güzel şarkıyı söyleyeni kendine eş seçecek ve çiftleşecektir.                          
Düşünsenize, 12 yıl toprağın altında bekle, dışarı çık. Ömrün bir ay...
Buldun, buldun... Bulamadın, bir daha yok.

Siz olsanız çalışır mıydınız?

9 Ekim 2011 Pazar

Kıssadan Hisse


Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır.
En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar.
Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser. Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz.
Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!

Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile. Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir.

Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz. Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın.
Mutluluğun 5 basit kuralını unutmayınız:


1. Kalbinizi nefretten arındırın - Affedin.
2. Düşüncelerinizi endişelerinizden arındırın - Çoğu zaten hiç gerçekleşmez.
3. Basit yaşayın ve elinizdekilerin kıymetini bilin.
4. Daha çok verin.
5. Daha az bekleyin.

7 Ekim 2011 Cuma

BIRININ HAYATINDA FARK YARATIN!


Mediha ogretmen 5. siniflari okutmaktadir. Okulun ilk gununde sinifin onunde dururken cocuklara bir yalan soyledi. Cogu ogretmen gibi ogrencilerine bakti ve hepsini ayni derecede sevdigini soyledi. Ancak, bu dogru degildi. Cunku, on sirada, oturdugu yerde bir yana kaykilmis, ismi Mustafa Yilmaz olan bir erkek cocuk vardi. Mediha ogretmen bir yil once Mustafa yi izlemisti.  Diger cocuklarla anlasamadigini ve surekli olarak kirli elbiselerle dolastigini gozlemisti. Ilave olarak Mustafa derslerine hic calismiyordu da. Bu oyle bir noktaya geldi ki, Mediha ogretmen onun kagitlarina kirmizi kalemle kalin ve buyuk carpilar koymaktan ve kagidin ustune F (en dusuk derece) yazmaktan zevk alir oldu. 

Mediha ogretmenin sinifindaki her cocugun gecmis kayitlarini incelemesi gerekiyordu. Mustafa nin kayitlarini en sona birakti. Ancak onun gecmis kayitlarina baktiginda bir surprizle karsilasti.
Mustafa nin 1. Sinif ogretmeni soyle yazmisti:
-Mustafa gulmeye hazir parlak bir cocuk. Odevlerini derli toplu ve temiz yapiyor ve cok da terbiyeli. Onun etrafta olmasi cok eglenceli.-
2. sinif ogretmeni de sunlari yazmisti:
-Mustafa mukemmel bir ogrenci ve arkadaslari tarafindan cok seviliyor, ama annesinin olumcul bir hastaligi oldugu icin sIkinti icinde ve evdeki yasami hep mucadele ile geciyor.
3. sinif ogretmeninin dusunceleri ise soyleydi:
-Mustafa nin annesinin olumu onun icin cok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya calisiyor, ama babasi ona ilgi gostermiyor. Eger bazi adimlar atilmazsa ev yasami yakinda onu cok olumsuz etkileyecek.
Mustafa nin 4. Sinif ogretmeni ise sunlari yazmisti:
-Mustafa icine kapanik ve okulda derslere ilgi gostermiyor. Cok fazla arkadasi yok ve bazen sinifta uyuyor.


Bunlari okuyunca Mediha ogretmen problemi kavradi ve kendinden utandi. Ogrencileri ona parlak kagitlara sarilmis, guzel kurdelelerle baglanmis hediyeler getirdiginde bile kendisini cok kotu hissediyordu. Mustafa nin hediyesini alincaya kadar bu boyle devam etti. Mustafa nin hediyesi bir marketten alinmis, kalin, kahverengi bir ambalaj kagidina beceriksizce sarilmisti. Mediha ogretmen onu diger cocuklarin gozu onunde acmaktan aci duydu. Paketten taslarindan bazilari dusmus, sahte elmas tasli bir bilezik ve ancak ceyregi dolu olan bir parfum sisesi cikinca cocuklardan bazilari gulmeye basladi. Ama o, bilezigin cok guzel oldugunu ve cok begendigini soyleyince gulmeleri kesildi. Bilezigi hemen oracikta takti ve parfumu bileklerine surerek Mustafa ya sarildi.
Mustafa o gun okul cikisinda biraz gec kalarak ogretmenine sunlari soyledi:
-Ogretmenim, bugun ayni annem gibi kokuyordunuz.-
Mediha ogretmen cocuklar gittikten sonra bir saat agladi. O gunden sonra cocuklari daha farkli bir bicimde egitmeye basladi.
Mustafa ya ozel ilgi gosterdi. Her gun o bilezigi takiyor, o parfumden bir damla suruyordu. Mustafa nin giderek zihni acilmaya baslamisti. Mediha ogretmen onu tesvik ettikce daha hizli karsilik veriyordu. Yilin sonuna kadar Mustafa siniftaki en caliskan cocuklardan biri oldu ve tum cocuklari ayni derecede sevdigini soylemesine ragmen Mustafa onun gozdelerinden biri idi. 


Bir yil sonra Mediha ogretmen kapisinin altinda Mustafa dan bir not buldu, ona tum yasaminda sahip oldugu en iyi ogretmen oldugunu soyluyordu.
6 yil sonra Mustafa dan bir not daha geldi. Liseyi bitirdigini, sinifinda 3. oldugunu ve onun hala hayatindaki en iyi ogretmen oldugunu yazmisti.
Bundan 4 yil sonra. Bazi zamanlarin zor gecmesine ragmen okulda kaldigini, sebatla calismaya devam ettigini ve yakinda kolejden en yuksek derece ile mezun olacagini yazan baska bir mektup aldi. Yine Mediha ogretmenin tum yasamindaki en iyi ve en favori ogretmen oldugunu yazmisti. 


Sonra 4 yil daha gecti ve baska bir mektup daha geldi. Bu kez fakulte diplomasini aldiktan sonra biraz daha ilerlemeye karar verdigini acikliyordu.
Bir sonraki mektupta onun hala karsilastigi en iyi ve favori ogretmen oldugunu soyluyordu Mustafa. Ama simdi ismi biraz daha uzundu. Mektup soyle imzalanmisti.
-Prof. Dr. Mustafa Y.


Oyku burada bitmiyor. Daha sonra gelen bir mektup daha var.
Bu mektupta Mustafa bir kizla tanistigini ve onunla evlenecegini yaziyordu. Babasinin birkac hafta once vefat ettigini ve evlenme toreninde Mediha ogretmenin damadin annesine ayrilan yere oturup oturamayacagini soruyordu.
Suphesiz Mediha ogretmen bunu kabul etti. O gun taslari dusmus olan o bilezigi takti, dahasi Mustafa nin annesinin surdugu o parfumden surdu. Birbirlerini kucakladilar ve Prof. Dr. Mustafa, Mediha ogretmenin kulagina sunlari fisildadi:
-Bana inandiginiz icin tesekkur ederim ogretmenim. Bana onemli oldugumu hissettirdiginiz ve bir fark meydana getirebilecegimi gosterdiginiz icin cok tesekkur ederim.


Mediha ogretmen gozlerindeki yaslarla soyle cevap verdi:
-Mustafa yanlis dusuncelere sahiptim. Bir fark meydana getirebilecegimi bana ogreten sensin. Seninle tanisincaya dek nasil ogretecegimi bilmiyordum.-


HEP BERABER BIRILERININ  YUREGINI ISITARAK BIR FARK OLUSTURMAYA CALISMAK DİLEĞİYLE….


-ALINTIDIR-