Ertelemek, yaşamın mayasını kaçırır.
Kızdıysan bağır, sevindiysen söyle, acıktıysan ye, uykun geldiyse yat, özlediysen
arkasından koş, sıkıldıysan çarp kapıyı çık, konuşmak istiyorsan konuş.
Sonraya ertelenen ne varsa ruhunu, kokusunu, tazeliğini, öz suyunu yitirir…
Söylenmeyen sözler de zaman aşımına uğrarlar…
Yaşlanmaya benzer bu: Sözcükler de büzüşüp, küçülürler.
Geriye dönüş yapıldığında o vurucu gücü, etkiyi beklemek hayaldir.
Ferhan Saylıman’ın ‘Hiçlik’ adlı romanından..
“Sevdiğin insana söylemek istediklerin sonsuza dek içinde kalır;
o toprağın altındadır, artık onun gözlerinin içine bakamazsın,
kucaklayamazsın, ona henüz söyleyemediklerini söyleyemezsin.
Çok uzun yaşadığım ve pek çok kişi yitirdiğim için artık biliyorum ki
ölüler yoklukları ile değil - onlarla bizim aramızda - söylenmeden
kalmış sözler yüzünden keder verirler asıl.”
Susanna Tamaro
''Yüreğinin Götürdüğü Yere Git''