10 Ocak 2011 Pazartesi

Ali Poyrazoğlu’ndan...


"Şunları bir araya toplayayım.
 Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm.
 Mutfak işinden de anlarım.
 Donattım sofrayı.
 Bayağı uğraştım.
 Hepsinin, ayrı ayrı ne
 yemekten, ne içmekten
 hoşlandığını iyi
 bilirim.
 Bayağı da para gitti.
 Birinin yediğini öbürü yemez.
 Ötekinin içtiğini beriki içmez.
 Dört kişilik sofra kurdum.
 Mumları da yaktım. Bak hepsi, Erick Satie severdi. Hatırladım.
 Müziği de ayarladım. Geldiler.
 20 yaşında ben, 35 yaşımda ben, 40 yaşımda ben  ve bugünkü ben  dördümüz.
 Yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
 Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
 Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
 Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
 Yatıştırayım dedim.
 "Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.
 Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
 Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
 Evin de içine ettiler. Bende kabahat.
 Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine.

Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti, yarın meçhuldür,  O halde ömür dediğin bir gündür,o da bugündür..

(nasıl güzel bir sözdür bu söz..)

Ali Poyrazoğlu

Hiç yorum yok: