11 Mayıs 2014 Pazar

Bu­gün an­ne­ler gü­nü....

Bu­gün an­ne­ler gü­nü.
Bu özel gün­de bir an­ne­nin, 5 ya­şın­da­ki bi­ri­cik oğ­lu­na yaz­dı­ğı çok iç­ten mek­tu­bu siz­ler­le pay­laş­mak is­ti­yo­rum.
İş­te o mek­tup:
“Sev­gi­li Oğ­lum,
Bu se­nin­le ya­şa­ya­ca­ğı­mız be­şin­ci an­ne­ler gü­nü.
Bu beş yıl­da sa­na ni­ce mek­tup yaz­dım, ki­mi çev­re­miz­de olup bi­ten­ler, ki­mi o an­ki ruh ha­lim, ki­mi de öğüt…
Ama bu­gün sa­na beş yıl­lık (tec­rü­be­siz) an­ne­li­ğim­den ne an­la­dı­ğı­mı ya­za­ca­ğım.
He­men en­di­şe­len­me, sa­de­ce duy­gu­sal şey­ler ya­za­cak ha­va­da de­ği­lim bu sa­bah.
Evet, an­ne­lik dün­ya­nın en ola­ğa­nüs­tü tec­rü­be­si, ama di­ğer ta­raf­tan da akıl­la ya­pı­la­cak bir iş de­ğil!
Bir ke­re uy­ku­suz­lu­ğa ta­ham­mül ede­bil­me, ge­ce­nin bir vak­ti uyan­dık­tan son­ra tek­rar uyu­ya­bil­me be­ce­ri­si­ni ka­zan­mak­tır an­ne­lik.
Ço­cu­ğu uyu­tur­ken uyu­ya­kal­mak, bir an­da uya­nıp pa­nik­le ko­şa­rak ba­ba­nın ku­ca­ğın­da sı­rı­tan “se­n”­i gö­rüp de “o­h” de­mek­tir.
Gaz çı­kar­mak­tan da­ha mü­him bir ha­di­se ola­ma­ya­ca­ğı­na ay­lar­ca inan­mak ve her sa­at, bık­ma­dan bir kar­pu­zu ku­ca­ğın­da do­laş­tı­ra­bil­mek­tir.
Bez­den kur­tul­du­ğu­na se­vi­nip, olur ol­ma­dık yer­ler­de tu­va­let arar­ken söy­len­mek­tir.
Her gün bir ah­ta­po­tu giy­dir­me mü­ca­de­le­si ver­mek­tir.
Oca­ğın, ba­sa­mak­la­rın, priz­le­rin, bı­çak­la­rın, ara­ba­la­rın ya­ni ev­de­ki ve so­kak­ta­ki muh­te­lif şey­le­rin as­lın­da bi­rer po­tan­si­yel ca­ni ol­duk­la­rı­nı fark et­mek­tir!
Sa­de­ce zey­tin­yağ­lı­la­rın de­ğil tüm ye­mek­le­rin so­ğuk ye­ne­bi­le­ce­ği­ni öğ­ren­mek­tir. Ucu ısı­rıl­mış, hat­ta bi­raz çiğ­ne­nip tü­kü­rül­müş ye­mek­le­ri da­hi atıl­ma­sın di­ye yi­ye­bil­mek­tir!
Üç gün­lük be­be­ğe ba­kıp da “i­le­ri­de na­sıl bi­ri­ne aşık ola­cak aca­ba?” kıs­kanç­lı­ğı­nı ya­şa­mak ve onu üzen er­ke­ğe ya da ka­dı­na ya­pa­bi­le­cek­le­ri­ni dü­şün­me man­yak­lı­ğı­dır!
Haf­ta so­nu, ak­şam, ta­til gi­bi sos­yal prog­ram­la­rı ayar­lar­ken “ne­re­ye gi­de­lim?”den ön­ce “ço­cu­ğa kim ba­ka­cak?” ya da “ço­cuk­la be­ra­ber gi­di­le­bi­lir mi?” so­ru­la­rı­nın ce­va­bı­nı bul­mak­tır.
Kav­ga­yı da, ro­man­tiz­mi de, tut­ku­yu da, sar­hoş­lu­ğu da, üzün­tü­yü de, kız­gın­lı­ğı da uy­ku sa­ati­ne denk ge­ti­re­bil­mek­tir!
Ar­ka­daş­la­rı­nın do­ğum gün­le­rin­de, park­lar­da, sa­lın­cak­ta, su kay­dı­ra­ğın­da as­la yor­gun düş­me­mek, ter­si­ne eğ­len­ce­ye ka­tıl­mak­tır.
Ko­nuş­ma­yı, yü­rü­me­yi, ça­tal bı­çak kul­lan­ma­yı sil baş­tan öğ­ren­mek­tir.
İlk ke­li­me­si “an­ne­” ol­sun di­ye giz­li giz­li mü­ca­de­le sür­dür­mek­tir.
İlk adım­la­rı­nı at­tı­ğın­da se­vinç­ten ağ­la­mak, son­ra da so­kak­ta di­lin dı­şar­da pe­şin­den ko­şar­ken, onu bağ­la­ma is­te­ği­ni şid­det­le his­set­mek­tir!
Has­ta­lan­dı­ğın­da, “i­yi­leş­sin de ye­ter ki ya­ra­maz­lık yap­sı­n” di­ye du­a et­mek, üç gün son­ra bu dua­yı ha­fı­zan­dan sil­mek­tir.
Oku­lu, der­si, sı­na­vı der­ken ye­ni­den öğ­ren­ci ol­mak­tır.
Bit­mez tü­ken­mez so­ru­la­ra ya­nıt ara­mak, için­den çı­ka­ma­yın­ca da ba­ba­sı­na sat­mak­tır!
Ama bü­tün bun­lar yü­zün­den “bir­kaç gün git­sem de ka­fa­mı din­le­se­m” der­ken, bir­kaç sa­at için­de bi­le de­li gi­bi öz­le­mek­tir…
Ay­rı kal­dı­ğın­da üze­rin­den çı­kan kı­ya­fe­te sa­rı­lıp da yat­mak­tır…
Ko­ku­su­nu şi­şe­ye ko­yup da par­füm yap­ma­yı dü­şün­mek­tir…
Bir­lik­te ya­ra­maz­lık ya­par­ken, şa­ha­ne kah­ka­ha­lar at­mak­tır…
Acı­sı­nı, göz­yaş­la­rı­nı ken­di içi­ne çek­me­yi is­te­mek­tir… Ge­re­kir­se kar­şı­lık­lı ağ­la­ya­rak özür di­le­mek­tir…
Her gün ge­le­ce­ğe da­ir ha­yal kur­mak­tır…
Bi­ri­ni ken­din­den çok sev­mek­tir… “Se­ni se­vi­yo­ru­m” di­ye boy­nu­na sa­rıl­dı­ğın­da, dün­ya­nın en zen­gin in­sa­nı gi­bi his­set­mek­tir.
En kö­tü gü­nün­de bi­le as­la pes ede­me­ye­ce­ğin bir ne­de­nin ol­du­ğu­nu bil­mek­tir…
Ya­ni her gün küf­ret­mek­le şük­ret­mek ara­sın­da gi­dip ge­len bir de­li­lik ha­li­dir…
De­dim ya, o ne­den­le de an­ne­lik akıl­la de­ğil, an­cak yü­rek­le ya­pı­la­cak iş­tir…
Ha­ya­tı­mın en bü­yük ma­ce­ra­sı için te­şek­kür ede­rim gün yüz­lüm…
İyi ki var­sın, iyi ki her gün böy­le de­lir­ti­yor­sun be­ni…
An­nen

Hiç yorum yok: