Project Democracy
21 Adım’da Bir Ülke Demokratikleştiriliyor diye Nasıl Bölünür?
Sömürgeleştirilir?
Kaynak: Sivil Örümceğin Ağında: Project Democracy, M. YILDIRIM,
Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul
2004
1.
İktisadi ortamı denetleme: Borç ekonomisinde dalgalanmalar
yaratmak üzere, para piyasalarının dışardan gelen uluslar arası vurkaç
tefecilerine sonuna dek açılması.
2.
Ulusal bunalımlar yaratılması: Ülkede sık sık iktisadi dalgalanma
yaratılarak bunalım aralarının azaltılması. Ulusal devlet merkezinin elindeki
en önemli güç olan para kaynaklarının, bankaların, devlet şirketlerinin
kapatılması, yabancı şirket egemenliğine geçirilmesi.
3.
Merkez devlete güvensizlik yaratma: Kritik dönemlerde iktisadi
bunalım yaratılmasıyla umutsuzluğa düşürülen yerel sanayicilerle ve
üreticilerle konferans, sempozyum adı altında doğrudan ilişkiye geçilerek,
devlet merkezine karşı güvensizlik aşılanması.
4.
İşadamlarını örgütleme: Yerel işadamı örgütlerinin ve ilişki
bürolarının kurulması; başına buyruk, devlet denetiminden giderek uzaklaşan
“serbest ekonomi” ve “serbest pazar” düzeninin kabul ettirilmesi.
5.
Yolsuzluk kampanyaları: “Yerinden yönetim” taleplerini
yükselterek, devletin egemenliğinin zayıflatılması, yolsuzluk olaylarını
abartarak topluma aşağılık duygusunun yerleştirilmesi, halkın çaresizliğe
itilmesi.
6.
Belediye hizmetlerinin yabancı şirketlere devredilmesi: Yerel
yönetimi güçlendirme adı altında, toplumsal hizmetlerin “karlılık” esasına
oturan şirketlere devredilmesi, su-elektrik gibi kentsel işletmelerin yabancı
şirketlere devredilmesi için gerekli düşünsel alt yapının oluşturulması.
7.
Ulusal sanayinin yıkımı: Ulusal iktisadın çökertilmesi için,
ulusal sanayileşmenin ve enerji kaynaklarının yıkıma uğratılması için toplum
ile devlet arasında çatışmayı da içerecek biçimde çevreci akımların, örgütlerin
desteklenmesi ve ulusal madenciliğin, doğal yakıt üretim kaynakları
işletmeciliğinin ulusal egemenlik alanının dışına çıkarılması.
8.
Kamuoyu oluşturucuları -bizdeki adlandırmalarıyla, aydınlara,
yazarlara, bilim adamlarına- yönelik içerde ve dışarıda, masrafları
karşılayarak, konferanslara çekmek. Katılımcılarla doğrudan ilişki içinde,
ilgili ülke hakkında bilgi almak ve “düşünce” ve “örgütlenme” özgürlüğü başlığı
altında yeniden yapılanma düşüncesini benimsetmektir.
9.
Alt örgütler yoksa, hemen Helsinki Nihai Senedi kapsamında
Helsinki Yurttaşlar ve Ortak Zemin Merkezleri örgütlemek ve koşullar
olgunlaştıkça, uzaktan yönlendirilebilecek bir ilişkiler ağı altında insan
hakları dernekleri ve benzeri örgütlenmelerin kurulması.
10.
Bilimsel ve toplumsal konferansların çoğaltılması. Yerel vakıf ve
“think tank” derneklerinin kurulması.
11.
İşadamları derneklerinin, sendikaların kurulması, varolanların
içine bilim danışmanlarıyla sızılması. Siyasi partilere eğitim programlarıyla,
particilik dersleriyle yaklaşarak kadroların yönlendirilmesi, gençliğin
“düşünce özgürlüğü” ve “siyasi katılımcılık” propagandasıyla örgütlenmesi.
12.
Yeni propaganda aygıtlarının (radyo, gazete, dergi, televizyon,
video yayını) devreye sokulması. Bilimsel ve magazinsel içerikli, insan hakları
ilkeleri üstüne sürdürülen yayınların yoğunlaştırılması. İnsan hakları
ihlallerinin yaratılmasıyla sürecin hızlandırılması.
13.
Casuslar yerine yayın muhabirleriyle yerinden bilgi elde etmek
için yaygın bir yayıncı eğitim
programının gerçekleştirilmesi.
14.
Gizli ve yarı gizli istihbarat çalışmalarının azaltılması, buna
karşılık medya muhabir ağıyla açık ve yaygın istihbarat toplanması, olanaklıysa
Amerikan televizyonlarının yerli şubeleriyle yayına geçilmesi, eksik-yanlış
bilgilendirmeyle kitlelerin yönlendirilmesi, eğitim-konferans-gezi düzenleyerek
yerel medya ile kalıcı bağlar oluşturulması.
15.
Yanlış ve eksik bilgilendirme: Kitlelerin akıl denetimlerini ele
geçirmek üzere yoğun propaganda ve yanlış bilgilendirmeyle tarihsel devlet
kurumlarının ve etnik sürtüşmeleri önleyen geleneksel kurumların yıpratılması,
toplumsal kimliği karıştırmak için tarihsel ve toplumsal gelişim gerçeklerini
tahrif ederek, yeni kimlikli topluluklar yaratılması.
16.
Etnik kışkırtıcılık: Etnik ayrılıkları güçlendirmek üzere kültür
anımsatma programlarına başlanarak yerel toplantılardan uluslar arası
toplantılara adam taşınması, ulusal-bölgesel tarihin bütünleştirici
özelliklerinin azımsanılarak, yerel tarih, yerel kültür araştırması adı altında
en eskiye özlem yaratılması.
17.
Kültürel kaynaşmanın yıkımı: “Çok kültürlülük” propagandasıyla
toplumsal ortak kültürün temellerinin yıkılması. Uluslararası karşı kampanyalar
ile ulusal kurtuluşun simgesi olan anma günlerini ve toplumun tarihten kalma
bağımsızlık ve onur simgesi özelliklerini sözde dostluk adına silikleştirerek
güdülebilir bir topluluğa dönüştürmek. Din kültürünün parçalanması, geleneksel
akışın kesilmesi ve ulusal dayanışmayı pekiştirici etkisinin yok edilmesi için,
“medeniyetler/dinler arası diyalog” programıyla, Batı’nın dinsel kurumlarının
güdümünde eritilmesi. Böylece azınlık din kurumlarıyla, ulusal egemenliğin
karşısında ortak, dinsel cephe oluşturulması
18.
İnanmış örgüt liderlerinin yetiştirilmesi: Liderlik
programlarıyla, güdümlü yeni dünya düzenine tapınan ultra-liberal önderlerin
üretilmesi ve yeni partiler kurulması, varolanlara yeni liderler
yerleştirilmesi; parti programlarının rejimle hesaplaşmaya yönelik, birer
kışkırtma programına dönüştürülmesi.
19.
Silahlı gücün zayıflatılması: İktisadi bunalımı bahane ederek,
toprak bütünlüğünü koruma aracı ulusal ordunun, silah donanımlarında, komuta
kontrol ve iletişim sistemlerinde yenilenme alımlarının kısıtlanarak,
zayıflatılması ve ulusal sınırların gevşetilmesi.
20.
Orduları ulusal savunma kimliğinden koparma: Güvenlik güçlerinin
ulusal yapıların korunmasına yönelik müdahalelerini önlemek için,
profesyonelleştirmek. Devlet egemenliğine sahip çıkmaya çalışan orduları
geriletmek için, kışkırtmalara başvurularak, ordu yönetimlerinin günlük
siyasete çekilmesi, ordu içinde politik tartışma, ordu ile halk arasında
cepheleşme yaratılması.
21.
Devlet yönetiminin kargaşayla ele geçirilmesi: Seçim darbesiyle
egemen devletin ele geçirilmesi. Merkezi direniş olursa, yaygın ve sürekli
kitle gösterileri düzenlenmesi. Bu sürecin hızlandırılması için halkı ikna
edici etnik çatışmaların düzenlenmesi, ölümle sonuçlanan kışkırtmalarla etnik
yada mezhepsel kimliklerin kemikleştirilmesi.
…”Ulusal egemenliklerinden ödün
vermeye yanaşmayan bu tür devletlerin sınırlarının eleğe döndürülmesi işi,
örtülü, kirli işlerle becerilemez ve ilgili ülkelerin insanlarının onayı
alınmadan gerçekleştirilemezdi. Bu nedenlerle, “hür dünya” işlerinden, “insan
hakları” ve “din hürriyeti” bekçiliğine evirilen operasyon ile ABD’nin uygun
göreceği türden demokrasiler kurulmalıydı.
Demokrasi ihracını konu edinen bu
incelemenin amacı, adı “Project Democracy” olarak Reagan tarafından konulan
ve 1980’lerin başından bu yana 92 ülkede uygulanan ve yeni-mandacıların
işbirliğiyle örülen AĞ’da, yani “örümcek ağı” içinde çırpınmakta olan
Türkiye’de olan bitene az da olsa ışık tutmakta ve toplumsal-siyasal yaşamın
yabancılar tarafından ele geçirilişini bir parça olsun sergilemektedir.”…
…“Yabancı bir devletin, bir
ülkenin içinde örgütler kurmasının, eski örgütleri, sendikaları, odaları
yönlendirmesinin, onlardan raporlar almasının, bu raporlara göre o ülkeye yön
vermesinin bir tek anlamı olabilir. O da, ülkede varolan devlete paralel,
merkezi dışarıda bir yönetim oluşturmak. Bunun tek sonucu da operasyon nesnesi
olan devletin egemenliğinin örtülü olarak yok edilmesidir.”
…”İçine sızılan devletin
bürokratlarının da yardımıyla, yaygın bir “medyatik” ve “entelektüel” yedek güç
operasyonuyla, Amerikalıların “manifacturing public perception”
dedikleri ‘kamuoyunun algılama dizgesini üretme’ sürecinde, aşamalar bir bir
geçiliyor. ‘Algılama dizgesi üretimi’ sonucunda, o ülke insanları, aslında
kendilerine benimsetilmiş olan düşünceleri, ya da eylem planlarını, bizzat
kendi kurumlarının, kendi beyinlerinin ürünüymüş gibi algılayıp, eyleme
geçiyorlar.”
…”Ülke yasalarının ve
anayasalarının çok etnikli, federatif bir yapı oluşturacak biçimde yeniden
düzenlenmesi, operasyonun temel aşamaları arasında, küçük yada büyük, kanlı
yada kansız olaylarla testler yapılarak, oluşumun düzeyi ölçülerek hız
ayarlanması ve küçük program değişikliklerinin gerçekleştirilmesi asıldır…”
…”Aşamalar birer birer
geçilirken, ülke dışında da paralel süreç yürütülür. Çok kültürlülük
propagandasıyla etnik ayrıştırma ve çatışma sürecinin güçlendirilmesi için,
insan hakları raporları giderek etnik azınlık hakları raporlarına dönüştürülür.
Avrupa ve Amerika’da etnik ve dinsel ayrılıkçı “diaspora”ya parasal ve
siyasal destek verilir. Küllenmiş tarihsel çatışmalar, acılar yeniden
ateşlenir. Ülkede özgüveni sarsılmış halkın, gün geçtikçe yabancı kültürüne,
yabancı düzenine özenme eğilimleri kışkırtılır.”
…”Yıllardır
barış içinde yaşayan toplumlar inanılmaz bir hızla önce ayrışır, sonra da
çatışır. Sonuç, ekonomisi yabancıların eline geçmiş, zayıflamış merkezi
egemenliğiyle dış politikada bağımsız karar verebilme yetkinliğini yitirmiş,
yabancıların dayattığı kararlara mahkum olmuş bir devlet ve tarihsel-kültürel
kimliğini yitirmiş Batı’nın alt dereceli bir hizmetkarına dönüşmüş bir halk
topluluğu…”
”Her
ülkede olduğu gibi, şirketler için esas olan devlet politikalarına ve
kararlarına yön vermektir. Yön verilecek olan devlet yönetimi ve yasama
organları olunca, yönlendirici elemanların niteliği de önem kazanıyor. Bu
nedenle elemanların büyük çoğunluğu, devlet deneyimine sahip eski ve yeni
görevlilerden seçiliyor. İkinci eleman kaynağı ise, yine devlet organlarıyla
içli dışlı olmuş akademisyenleri barındıran üniversitelerdir…”
“..dış
ülkelerde izlenecek ABD çıkarlarına uygun ayarlama işlerine denk düşen
araştırma, inceleme, değerlendirme çalışmalarını gerçekleştirecek olan dernek,
vakıf, enstitü adı altında kurulan, eski memurları, akademisyenleri,
şirketlerin seçkin yöneticilerini bir araya getiren örgütlenmeler “think
tank” ( düşünce topluluğu ) adı altında toplanıyorlar. Bu sivil örgütlerin
( diğer adı ile NGO ) Amerika’daki
merkezlerinde, emekli dışişleri ve istihbarat elemanları, Amerika’ya yerleşmiş
üçüncü dünya elemanları, operasyonlarda dünya deneyimli CIA eski istasyon
şefleri ve akademisyenler görev alıyor.
“Think
tank” örgütlerinin en önemli yararı, ABD yönetimini sorumluluktan
kurtarmalarıdır. ABD resmi organlarının başka ülkelerde araştırma ve
incelemeler yapması, o ülkelerce, şimdilerde pek kullanılmayan eski deyimle
“casusluk” etkinliği olarak değerlendirilebilir ve devletler arası
anlaşmazlıklara neden olabilir. Teslim edilen raporlar, ABD resmi belgeleri
olarak ele alınıp, casusluk suçlamalarına yol açabilir”
“Project
Democracy” adı altında sürdürülen bu operasyon için CIA eski Direktörü William
Colby: “CIA’nın örtülü olarak yaptıklarını açıktan yapıyoruz.” demiştir.
“Türkiye’deki
sivil toplum kuruluşu ,think tank, enstitü veya vakıf adı verilen dernek, yani
genel adıyla örgüt, Türkiye’de gerçekleştireceği araştırma, çalışma veya proje
için bu iş yada bu işleri bitirince bir rapor, bir kitap, radyo yayını,
televizyon belgeseli, hatta roman hazırlayıp, size sunacağım; şu tür bir ekiple
çalışacağım ve paraları şöyle harcayacağım. Bu işler için, sizden şu denli
dolar/sterlin/euro istiyorum diyerek, başvuru özet-raporu hazırladığında, bu ön
rapor ABD’nin Dışişleri Bakanlığı’na, hem de siyasi işler bölümüne
verilmektedir. İşin bir başka yönü daha yakıcı olabilir. Para verilmeden önce,
ABD Dışişleri’ne ön rapor sunulmasının öteki yüzünde, ABD Dışişlerinin yada ABD
NSC (National Security Committee/Milli Güvenlik Kurulu) ‘nin isteği
doğrultusunda “project” hazırlanması olasılığıdır.
NED
(National Endowment for Democracy/Demokrasi için Ulusal Fon)’e bağlı olan bu
örgütler Türkiye’de yürütecekleri projeler için paraları da NED’ten
almaktadırlar. Aslında para kaynağı doğrudan ABD hazinesi, yani devlettir. NED
ise paranın kasasıdır. NED ile ABD Dışişleri Bakanlığı, şu konularda anlaşmışlardır:
a) NED herhangi
bir “project” işine girişip para vermeden önce ABD Dışişleri’ne bilgi
verecektir.
b) NED yönetim
kurulu’nun onayına sunulan tüm “project” önerilerinin bir kopyası, ABD
Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Yardımcılığı’na verilecektir.
Yüzlerce
bağıştan birkaç örnek: (1988’ten bugüne diğer bağışlar için 56-69 arası
sayfalar)
1991- Parayı veren: NED / Bağış
alıcı: CIPE (Centre International Private Enterprise) / Alt bağış alıcı: Türk
Demokrasi Vakfı (TDV) / Konu: İş ve Ekonomi / miktar: 80.000 $ / TDV’nin,
Türkiye’de özelleştirme için 18 aylık programı desteklenecek.
1997- Parayı veren: NED / Bağış
alıcı: CIPE / Alt bağış alıcı: Liberal Düşünce Topluluğu (LDT) / Konu: İş ve
Ekonomi / miktar: 61.710 $ / Serbest piyasa ekonomisinin İslam diniyle
bağdaştığı anlatılacak.
- Bu sivil toplum örgütlerinin ne
kadar sivil olduğunun yorumu size kalıyor.
“…Kendi
ülkelerinin iç düzenine muhalif olan gruplar, ABD gibi bir kurtarıcı bulmuş
olmaktan mutlu olduklarından, yaşadıkları ülkelerini bu sivil örgüt adı
altındaki Amerikan misyonerlerine / istihbaratçılarına ihbar etme fırsatını
kaçırmamalarının yanında, dünya egemeni olarak gördükleri ABD devlet aygıtı
tarafından desteklenmekten de son derece hoşnut kaldılar.”
…”Dünyada yerleştirilmek istenen
yeni düzenin, demokratik bir düzen olacağı sonucuna varılabilir!? Bu düzen
içinde dünyanın tüm ülkelerinde devletler merkezi otoritelerini
yitireceklerdir. Olabildiğince etnik ayrıma uğramış küçük eyaletlere ayrılmış
ülkelerde (not:dünyada 1000 adet ülke olması öngörülmektedir, şuan sayı
200 civarı, 1980’lerdeki sayı 182 adet) tarihsel partiler eriyecek,
vakıflardan, düşünce topluluklarından, ticaret odalarından, insan hakları
denetim örgütlerinden oluşan bir siyasal yapı oluşacaktır. Bu oluşumlar,
doğrudan doğruya ABD’nin siyasal partilerine bağlı enstitülere, konseylere, ABD
şirket vakıflarına bağlanacaktır. Ülkelerdeki eğitim kurumları da vakıflaşacak
ve ABD akademik dünyasıyla organik bağlar kuracaktır.
Merkezi otoritesini yitirmiş,
salt denetleyici kurullara dönüşmüş devlet örgütlerinin yanı sıra ordular da
ulusallığını yitirmiş devletlerin savunma gücü olmaktan çıkacak ve ortak
güvenlik güçlerine katılacaklardır. Herhangi bir bölgesel başkaldırıya (bu
bağımsızlık uğruna bir başkaldırı da olabilir) karşı anında silahlı müdahelede
bulunulması…”
Bu son derece ileri projeye engel
olabilecek en önemli kurumlardan biri de dinsel kurumlardır. Dünya
egemenliğinin kurulmasında engel oluşturacak dinsel çatışmaların önlenmesi için
‘dinlerarası diyalog’un geliştirilmesiyle birlikte kurumsal yapının da oluşturulması gerekir. En yaygın ve güçlü
dinsel kurumlardan başlayarak, tüm dinlere bir yeni merkezi eşgüdüm gereklidir.
Eşgüdümün merkezi elbette Washington’da bulunacaktır. Öncelikle Amerikalılardan
oluşturulan bu kurumsal yapı, IRFC (International Religious Freedom
Committee / Uluslararası Din Hürriyeti Komitesi)’dir. Bu komitede belli başlı
dinlerin ve mezheplerin temsilcileri bulunmaktadır.
Kasım 1996’da, ABD’nin devlet
sekreteri Warren Christopher, “Din ve inanç hürriyetini yaygınlaştırmanın
Birleşik Devletler’in çıkarlarının arttırılmasını sağlayacağı” gerekçesiyle ACRFA
(Advisory Committee on Religious Freedom Abroad / Dış Ülkelerde Din
Hürriyeti Danışma Komitesi) ‘yi oluşturdu.
Bu yeni kurumlaşmanın gerekçesi
olarak “ABD’nin kuruluşunun temelinde dinsel kurumların bulunduğunu ve
Birleşik Devletlerin dünyada din hürriyetini gözetleyerek yaptırımlarda bulunma
hakkı olduğu belirtildi.”
23 Ocak 1998’de, “Din ve inanç
hürriyetinin yayılmasının ABD dış politikasında birincil önceliğe sahip
olmasını,” Dışişleri bakanlığı bünyesinde bir “Uluslararası Din Hürriyeti Bürosu” kurulmasını sağlayacak
yasa taslağı hazırlandı.
Aynı yıl Ulusal Kongre’de
çıkarılan yasa:
“Din hürriyetinin
yaygınlaştırılması ve (bu hürriyetin) baskı altında tutulmasına karşı çıkma
görevi temel (olarak) Amerikan değerleri içindedir ve Birleşik Devletler’in
(politikalarına) uygun, önemli ve gerekli bir dış politika hedefidir. Birleşik
Devletler, evrensel insan haklarına bağlı bir dünya lideri olarak ve değişik
dinsel nüfusa sahip bir ülke olduğundan, dinlerin tamamıyla ilgili haklardan
(da) sorumludur.”
“Dinsel özgürlük taahhüdümüz
Amerikan ideallerinin ifade edilmesinin de üstündedir ve dünyadaki gücümüzün
temel kaynağıdır.”
Madeleine
Korbel Albright, ABD Dışişleri Bakanı
Kaynak: Sivil Örümceğin Ağında: Project Democracy, M. YILDIRIM,
Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul
2004, 597 sf.
* Buraya
alınan bilgiler kitapta yazılanların sınırlı bir kısmıdır. Kitabın kapsamı ve
konuları çok daha geniş ve detaylıdır.