13 Kasım 2009 Cuma

Al sana 'yalnız Atatürk'

2008 Kasımda maillere düşen bir yazı....


Bugün iki önemli isimden iki çok önemli anı aktarmak istiyorum Atatürk hakkında. İkisi de son günlerde moda olan "Atatürk halktan kopmuştu, ölürken yapayalnızdı, hep hatırlanmak isteyen bir ruh hali taşıyordu" diye başlayıp, Atatürk'ü yerin dibine batırmak için uğraşan sözde aydın, liberal, demokrat ve Türkiye sevdalılarına çok güzel yanıt veriyor.

İlk anı Mina Urgan'dan. Deniz Adanalı bir ara Cumhurbaşkanı olmasına ramak kalan Vecdi Gönül'ün "Yahudiler, Rumlar, Ermeniler kalsaydı milli devlet olur muyduk" sözlerinin kendisine çok dokunduğunu belirterek aradı ve "Ne hale geldik, Türkiye'de azınlık sorunu yokken şimdi bu bölücülüğü körüklemek kadar ülkeye zarar vermeyi çözemiyorum" dedi.

Adanalı bu öfke içinde yıllarca birlikte çalıştığı Vitali Hakko için düzenlediği arşivi karıştırırken bulduğu bir anıyı paylaştı. "İşte böyle anlarda insanın önüne çıkıyor bu ibret dolu anılar" diye konuştu.

Adanalı'nın sözünü ettiği Mina Urgan'ın anısı "Bir Dinozorun Anıları" adlı kitapta da yer alıyor. Şöyle:

"Cenazeyi aile dostu bir avukatın Karaköy'de caddeye bakan bürosundan seyrettik. Büro yüksek kaldırımın tam altındaydı. Top arabası görününce ansızın şiddetli bir dolu yağıyormuşçasına (çıt çıt çıt) sesleri geldi oradan. Meğer eskiden basamaklı olan yüksek kaldırımda toplanan Yahudiler dinlerinin yas geleneğine uyarak giysilerinin düğmelerini aynı anda koparmışlar yere atmışlardı. Düşen düğmelerdi o dolu sesini çıkaran."

Bu anı Türkiye Cumhuriyeti' nin kurucusuna hiçbir dini ve milli ayırım yapmadan bağlı olan ve kendini Türk hisseden insanların sevgisinin bir sembolüydü bana göre.

Diğer anıyı ise hangisi olduğunu hatırlayamadım, ama halkla ilişkilerin duayeni Betül Mardin bir TV'de anlatmıştı.

Betül Mardin 1938'de okuluna her gün tramvayla gidip gelirmiş. Anlattığına göre tramvay Dolmabahçe önüne geldiğinde vatman aracı durdurur, hemen aşağı inip bir koşu Saray'ın kapısındaki nöbetçiye gider ve "Gazi bugün nasıl?" diye sorarmış.

Sonra da aldığı cevabı tramvay yolcularına aktarırmış. Eğer cevap "Ateşi biraz düştü, bugün daha iyi" şeklindeyse tramvaydan sevinç naraları ve alkışlar yükselirmiş.

Yok eğer cevap "Ateşi çıktı, bugün pek iyi değil" olursa tramvaydakilerin çoğu hıçkırarak ağlamaya başlarmış.

İşte yalnız Atatürk buydu.

Hiç yorum yok: