2 Şubat 2011 Çarşamba

SİZ


Maillerden çok önceleri gelen bir yazıyı paylaşayım....

Bazı günler ne kadar zor geçiyor değil mi, işler pek yolunda gitmiyor. Canınızı sıkacak, sizi üzecek haberler alıyorsunuz bazen. Kim bilir, belki bu gün de öyle günlerden biriydi. Canınız hiçbirşey yapmak istemedi, biraz başınız ya da mideniz ağrıdı, arkadaşlarınızın sizi aramasını beklediniz ama kimseyle görüşecek havanızda değildiniz. Üstüste geldi çoğu şey ve siz kendinizi suçlamasanız da bunlardan etkilendiğiniz için üzüldünüz, daha karamsar baktınız hayata.

Ne olursa olsun, kötü şeyler olsa da, hayat bazen size acımasa da, yanlışı siz de yapsanız, size de yapılsa, umudunuzu ve gücünüzü yitirmeden kararlılıkla durmanız gerekir ayaklarınızın üzerinde. Sahip olduğunuz yetilere, yaratıcının size verdiği ödüllere saygı duymalı, kendinizle gururlanmalısınız.

İş yerinde işler sizden sorulmuyorsa ya da istediğiniz yere gelemediyseniz bunu hak etmediğiniz için değil, yeterince çabalamadığınız, olumlu bakmadığınız ya da sabırlı olmadığınız için herşey istediğiniz gibi olmadı. Ama yöneticileriniz de sizin gibi etten kemikten. Ve şaşıracaksınız ama size kasıtları yok. Belki biraz daha özverili, biraz daha sıcakkanlı ve girişken olmanızı bekliyorlar. Sizin bunu yapabileceğinizi biliyorlar, belki de bu yüzden çabalamaya devam ediyorsunuz ama atmanız gereken adımları atmıyorsunuz. Bir durup düşünün. Siz de fark edeceksiniz.

Ailenizin size ihtiyacı var biliyor musunuz. Annenizin, babanızın ve kardeşlerinizin, varsa eşinizin ve çocuklarınızın. Belki son günlerde yeterince ilgilenemediniz onlarla. Sizi anlıyorum işleriniz çok yoğundu ama eşinizin/sevgilinizin siz iş yerinde mola verdiğinizde aramanızı beklediğini, annenizin hoş sohbetinizle ne kadar mutlu olduğunu fark etmediniz. Evet onlar da bazen sizi üzüyor ama bu onların sizi sevdiği ve sizin de onları sevdiğiniz gerçeğini değiştirmiyor. Yokluklarında kim bilir ne kadar üzülürdünüz. Siz de görebiliyorsunuz.

Evet yeteneklisiniz. Belki bir kaç dil biliyorsunuz veya iş deneyimleriniz, eğitiminiz dudak ısırtıyor. Ve/veya çok zekisiniz. Kendinizi fiziken de beğeniyorsunuz. İnsanlar da beğeniyor. Ama bazen kendinize haksızlık ediyorsunuz değil mi? Yeterince kazanamadığınız için ya da bazen yaşlandığınız için çirkinleştiğinizi düşünüyor, kendinize kızıyorsunuz. Oysa ki yeterince özenle ve bakımla ne kadar da hoş görünüyorsunuz. Yaşınız da size çok yakışıyor, içten içe biliyorsunuz. Kendinizi zaten çok seviyorsunuz ama bunu yeterince tekrarlamıyorsunuz. Fark ettiniz mi?

Sevdiklerinize ve kendinize huzur ve mutluluk saçın. Daha iyi bir arkadaş, daha iyi bir eş, daha iyi bir evlat, daha iyi bir birey olmak için harikalar yaratmanız gerekmese de inanırsanız şaşırtıcı olabilir, hatta harikalar da yaratabilirsiniz. Sizde o potansiyel zaten var. Belki işinizden şikayet etmeseniz, yanlış giden şeyleri fark ettiğinizde iyi niyetle düzeltme yoluna gitseniz, biraz daha olumlu baksanız, biraz daha gülümseseniz herşey ne kadar iyi olacak. Herşeyin daha iyisi olacaksınız.

Önce kendinizi daha çok sevin, anlayın. Sonra yaşam sevginizi etrafa saçın, göreceksiniz çevreniz de sizi daha çok sevecek ve anlayacak. Siz de çevreniz de daha mutlu olacaksınız. Belki de bunu sadece siz başaracaksınız. Belki de gerçekten harikalar yaratacaksınız.

(Gönderen:12 Aralık 2005, Umut K.)

Hiç yorum yok: