4 Nisan 2010 Pazar

İsteksiz - Seçim Zamanı


2007 Seçim döneminde maillere düşen güzel bir yazı . . . 

İsteksiz

Bir partinin genel başkanı olmak istemezdim bugünlerde..
"Cumhurbaşkanını halk seçsin" diye ortalığı ayağa kaldırırken "Adayları halka seçtirmem" inadıyla odaya kapanıp bir despot gibi aday listesi hazırlama ikiyüzlülüğünü içime sindiremezdim herhalde...
Kapandığım odada "Bu, Aleviler için", "Bu, askerin gözüne girmek
için", "Bu, Kürtlere şirin görünmek için", "Bu, solcuları (ya da sağcıları) kandırmak için" diye isimlerin yanına tık atamaz, "Bu, zamanında bana yan bakmıştı", "Şu, parti politikalarına karşı
çıkmıştı", "O, kes dediğim halde sakalını kesmemişti" diye bazı isimleri veto edemezdim.
"Yaşlandı artık" diye vefalı dostlarımı biçmek, yakışıklı, güzel ya da popüler diye yeni isimler seçmek, kabiliyete değil, sadakate göre liste tanzim etmek ağırıma giderdi.
Hele getirecekleri oyları aldıktan sonra, vitrine koyduğum isimleri hızla harcayacağımı ve bir sonraki seçime yeni bir vitrin tasarlayacağımı bilerek bunu yapmak hepten zor gelirdi. Listeyi yazıp kulağımı eleştirilere, telefonumu şikâyetçilere kapatan bir başkan olmak istemezdim.
* * *
Bir partiden aday da olmak istemezdim bugünlerde... Ağzımı açınca demokratik siyasetten, parti içi demokrasiden, lider sultasından dem vururken adayların açıklanacağı günlerde bu sözleri yutup sipere yatmak, tam konuşacağım zaman susmak, ağır gelirdi. Her konuşmada genel başkana saygılar sunmak, tek seçicinin emrinde bir nefer olmak, ama aday gösterilmeme ihtimaline karşı da "Zaten o parti de, lideri de 5 para etmez" açıklamasını cepte tutmak kişiliğime zarar verirdi. Liderin padişah olduğu bir yapıya baştan razı olup sonradan "Harcadılar beni" diye dövünmekten de, beş para etmez bir aday, sırf vitrini güzel diye listede benim üstüme yazılınca sevinmiş gibi görünmekten de utanırdım. Sırf lider adımı oraya yazdı diye, daha önce hiç uğramadığım bir kente gidip oranın hiç görmediğim ve belki bir daha da hiç görmeyeceğim insanlarından "Sizi temsil edeceğim" yalanıyla oy istemeyi kendime yediremezdim.
* * *
Açıkçası, bu seçimde seçmen olmak da gelmiyor içimden... Meclis'in yarısını "İşe yaramazmış" diye çürüğe çıkardıktan sonra aynı seçicilerin yeni seçtikleri adaylara oy vermeye elim varmıyor. Kurdukları yüzde 10'luk barajla benim irademin Meclis'e yansımaması için ittifak yapan liderlerin "İşte senin oy vereceğin insanlar bunlar" diye önüme sürdüğü fiks mönüden yemek, kendi seçmediğim, kim olduğunu bilmediğim, ama nasıl seçildiklerini bildiğim adaylar için sandığa gitmeye de gönlüm razı olmuyor. Karşı çıktığım bir sistemin adaylarına oy vermeye gidersem, kürkçü dükkânına alışverişe giden bir tilkiye benzerim diye korkuyorum. Bağımsızlar dışında, kendi seçmediğim adaylara ve benzer vitrinler sayesinde hepsi iyiden iyiye birbirine benzeyen partilere oy vermek saçma geliyor. Velhasıl kararsız filan da değil; düpedüz isteksizim bu seçim...

Hiç yorum yok: